Web Sitesi Tasarımlarında Öğrenilebilirlik
Bir web sitesinin tasarımı size çok net ve kolay gelebilir ama farklı deneyimlere sahip, farklı bir kullanıcı bu tasarımı tamamen farklı görünebilir. Bir web sitesi yaparken, kullanıcıların kolaylıkla anlayabileceği, net bir tasarım yapmak çok önemlidir. Öğrenilebilir bir web sitesi tasarlamak sanıldığından çok daha zordur.
Öğrenilebilirlik Neden Önemlidir?
Öğrenilebilirlik ile kullanışlılık birbiriyle oldukça yakından ilişkilidir. Bunlar, kullanıcıların web sitesinin yapısını hızlıca anlayabilmeleri için hayati önem taşır. Özellikle de web uygulamaları için öğrenilmesi kolay arayüzler çok önemlidir. Anlaşılması kolay bir mobil uygulama tasarlamak, bir web uygulaması tasarlamaktan çok daha önemlidir; mobil ekranlar kullanıcıların zorlanacağı kompleks arayüzler tasarlamanıza izin vermezler.
Öğrenilebilirliğin önemli olmasının altında yatan sebep yalnızca hız değildir. Göze tanıdık gelen ve anlaşılır bir arayüz sunan web siteleri sıçrama oranlarının da düşmesini sağlar. Bu durum özellikle de dönüşüm oranlarını geliştirmeye çalışan web siteleri için önemlidir. Kompleks bir tasarım kullanıcıları korkutur ve belirgin arayüzlere sahip web sitelerine kaçmalarına sebep olur. Sonuçta tün web sitelerinin amacı; tek seferlik kullanıcıları düzenli kullanıcılara dönüştürmek ve kullanıcıların belirli eylemleri yapmalarını sağlamaktır.
Örneklerle Öğrenilebilirlik
İnternette doğru biçimde uygulanmış öğrenilebilirliğin birçok örneğini bulmak mümkün. Gelin, web sitelerinde öğrenilebilirliğin anahtar elemanlarına göz atalım:
Küçük İpuçları
"Tooltip" gibi elemanlar kullanarak kullanıcılara arayüzü nasıl kullanmaları gerektiğini anlatabilirsiniz. Örnek olarak Twitter'ın "Yeni Tweet At" elemanını ele alalım. Tasarım kullanıcılara neler olduğunu soruyor. Yeni bir kullanıcı büyük olasılıkla metin alanına şu an için hayatında neler olduğunu yazacaktır. Bunun yanında, kullanıcı metin alanının altındaki ikonların üstüne geldiği zaman, kullanıcının hangi eylemi gerçekleştirmek üzere olduğunu söyleyen tooltip'ler ortaya çıkıyor. Kısacası uzun metinler kullanarak yel işgal etmek yerine, tasarımın kendi adına konuşmasını sağlamak mümkün.
Tesadüfi Aşinalık
Google, bütün ürünlerinde kendi tasarım sistemini kullanıyor. Örneğin eylem çağrısı (call-to-action) butonu bütün araçlarda aynı. Daha önce Gmail kullanmış olan bir kullanıcı rahatlıkla Google Drive'ı da kullanabilir.
Bu aşinalık sayesinde kullanıcıların mental modellerini bir üründen diğerine transfer edebilmesini mümkün kılıyor. Özellikle de bilgisayar kullanarak büyümemiş olan daha eski jenerasyonlar için bu aşinalık, arayüz kullanımlarını kolaylaştırmak adına oldukça önemli.
Mental model bir insanın, bir şeyin nasıl çalıştığı hakkındaki düşüncelerini temsil eder. Mental modellerin temeli geçmiş deneyimler ve hatta sezgi yoluyla keşfedilen algılardır ve insanların eylemlerini ve davranışlarını şekillendirmeye yardımcı olur. İnsanların karmaşık durumlarda dikkat ettiği noktaları etkiliyor ve insanların yeni problemlere ve arayüzlere yaklaşımlarını tanımlıyor.
Bu aşinalığı bloglarda da gözlemleyebilirsiniz ama eğer tasarımda belirli elemanlar bulunmuyorsa yapacağınız eylemler o kadar da açık olmayacaktır. Örneğin hamburger ikonu menünün gizli olduğunu ve hamburger ikonuna tıklayarak görünür yapılabileceğini gösterir. Çoğunlukla navigasyon barının yanında bir arama ikonu da bulunur.
Bunun dışında, bloglardaki site yapısı da genellikle birbirine benzer. Bir blogda her zaman anlaşılır bir navigasyon içeren header, yayınlanmış bazı makaleler, ardından da makalenin gövde kısmı bulunur. Biz kullanıcılar olarak bu konsepte oldukça aşinayız, bu yüzden farklı yapıda bir blog sayfası hem farklı görünecek, hem de farklı hissettirecektir.
Eylemlerin Belirginliği
Eylemlerin anlaşılır olmasının yanı sıra, her bir kullanıcının, eylemleri için bir kanıta sahip olması gerekir. Bu sayede kullanıcı yolculukları sırasında neyin, hangi reaksiyona sebep olduğunu daha net gözlemleyebiliriz.
Bir formu tamamladığınızda "Teşekkür Ederiz" gibi bir metin görmeniz veya mail almanız bu duruma küçük bir örnektir. Bu, kullanıcılar için arayüzü doğru kullandıklarına dair net bir kanıttır. Peki bunun ne önemi var? Öğrenme sürecinde geribildirimler vermek, kullanıcıların arayüzle ilgili neyin mümkün olup olmadığını anlamalarını sağlar. Doğru geribildirim mekanizmaları öğrenme sürecini kolaylaştırır.
Öğrenilebilirliği Nasıl Ölçeriz?
Aslında öğrenilebilirliği ölçmek için somut bir proses tasarlamak o kadar da zor değildir. Her şeyden önce öğrenilebilirliğin anahtar indikatörü sıçrama oranlarıdır. Yani öğrenilebilirlik Google Analytics ile ölçülebilir.
Google Analytics dışında, rastgele kullanıcılar ile kendiniz test yapabilirsiniz. Seçtiğiniz kişilere arayüzünüzü sunun ve onlardan 5 kolay görevi tamamlamalarını isteyin. Örneğin, eğer fatura göndermek için tasarlanmış bir online platformunuz varsa kullanıcılarınızdan şu görevleri tamamlamalarını isteyin:
- Bir fatura yapın.
- Faturayı düzenleyin.
- Faturayı alıcıya gönderin.
- Faturanın ödeme durumunu kontrol edin.
- Tamamlanmış faturayı kendiniz için kaydedin.
Şimdi seçtiğiniz insanlardan bu görevleri art arda 5 kere tekrarlamalarını isteyin. Her bir görevin tamamlanması için geçen süreyi kaydetmeniz önemli. Öğrenilebilir bir web tasarımında, görevler tekrarlandıkça tamamlama süresinin düşmesi gerekir.
Birçok eleman öğrenilebilirlik faktörü olarak tanımlanabilir. Asla web sitenizin tamamlandığını düşünmeyin, her zaman optimizasyon için yer vardır.